SAVUNMA III
Silahını eline alan Polis Memuru, diğer arkadaşı ön kapıyı gözetlerken seslerin geldiği arka tarafa doğru koştu. Arka kapı aralık bir şekilde duruyordu, sırtını kapı tarafından duvara dönerek yavaşça kapıyı itti. Sokak lambasından gelen zayıf ışığın yardımıyla içeriye doğru adım atarken odanın ortasında kocaman bir figürü ve elindeki metalin parıltısını gördü.
Polis Memuru “Polis, teslim ol, elindekini at” diye bağırdı. O sırada figürün elindeki metalin parıltısını yeniden gördü ve silahın patlama sesi kulaklarında çınladı.
Polis silahını göz hizasına getirip nişan vaziyeti aldı. Elleri titredi, gezin içinde arpacığı aradı ama olmuyordu. Daha önceleri böyle durumlarda nasıl davranması, nasıl silah kullanması gerektiğine ait pratik yeterince yaptırılmamıştı. Gezin içinde arpacığı ararken 5 metrelik mesafeden karşıdaki figür bir daha ateş etti ve polisi yere devirdi.
Bu kısa hikayeyi çok çeşitli senaryolarla yineleyebiliriz. Bu mümkün. Ancak yere devrilen polis memurunu yineleyebilmenin olasılığı yok.
Teşkilatımızın hemen her eğitim biriminde bu yanlış veya eksik çalışma metotları uygulanmaktadır.
Polisin problemi, beyninin ve şuuraltının vurulma olayıyla meşgul olması nedeniyle, çalıştığı gibi ateş etmeyi denemektir.
Nişan ayarının yapılmasının zorunlu olduğu görüşü, birçok personelin gerçek çatışmalardaki başarısızlığının temel sebebidir.
Zamanın sınırlı olduğu silahlı çatışmalarda düşük ışık ve titreyen eller, nişan alma olayını zor bir iş haline getirmektedir.”Doldur, nişan vaziyeti al, ateş serbest” komutuyla 25 metredeki dairesel hedefe atış yaptırtırsak, isabet oranı düşük, dolayısıyla kendisine güveni sıfır olan personel yetiştirmiş oluruz. Oysa şehir içi çatışmalarında atışlar 5metre ile 8 metre arasında gerçekleşmektedir.
25 metre mesafeden daire hedeflere veya siluet hedeflere yapılan atışlar gez ve arpacık kullanmayı gerektirmektedir.
Halbuki, çeşitli pozisyonlarda “taktik atış” eğitimi verilse gez arpacık ilişkisi %95 kullanılmayacaktır. Bu konuyu anlamamak polisin atış başarısını %25’lerde tutmaktadır.
Atış eğitiminde az mermi kullanılması, simülatör eğitimine önem verilmemesi, atış eğitimcilerinin deneyimsiz veya küskün personel olması ve idarecilerin atışa fazla önem vermemeleri %25’lik başarıyı daha alt seviyelere çekmektedir.
Bir de yeterli sayıda poligonlarımızın olmaması ve olanların da kifayetsiz olması başarısızlığın mimarlarıdır.
“Taktik Atış” 4 ayrı mesafede 4 ayrı metodu içerir.
1. Bitişik temas ( 5 metre içinde ) : Silahın suçlu tarafından tutulamaması veya elle vurulmaması için vücuda yakın tutulur. Nişan vaziyetine getirme gözlerle yapılır. Temas mesafesi, atışı beklemediğimiz bir anda telaşa kapılmışsak ve geriye adımlamak zorundaysak veya bir köşeyi dönüyorsak ve bu sırada bir koridorda veya dar yoldaysak ve suçlu da bize çok yakınsa kullanılır.
Şunu da belirtmek gerekir ki silahlı mücadelelerin yüzde ellisi bu mesafede veya yakının da meydana gelmektedir.
2. Yakın Temas ( 5m-8m arası ) : Silah göğüs hizasında ve vücudun ön tarafında tutulur, kol dirsekten kırılır ve namlu ucu gözlerin altında merkezlenir. Nişan sistemi kullanılmaz. Kırık dirsek maksimum elastikiyete ve silahı bir hedeften diğerine çevirmeye uygundur ve ayakta olduğu gibi oturur pozisyonda da kullanılabilir. Bundan dolayı bir arabadan veya masada otururken kullanılabilmesi sebebiyle, oturur pozisyonda en fazla tercih edilir. Silahlı mücadelenin yüzde seksen beşi 5-8 metre içinde meydana gelir.
3. Orta mesafe ( 8 m- 15 m arası ) : Kol tamamıyla uzanmıştır ve bilek kilitlenmiştir. Şimdi silah yüzün ortasında göz seviyesinde merkezlenmiştir. Gez-arpacık ilişkisi yine kullanılmaz. Gözler hedefe yoğunlaştırılır, kilitlenir.
4. Uzun mesafe ( 15 m ve ötesi ) : Atıcı, silahını iki eliyle tutar. Kollardan, kabzayı kavrayan elin kolu gergin, diğer kol, silahlı elin bağlı olduğu koldaki eklem boşluklarını almak istercesine gövdeyi geri çekerek kolları kitler. Anlatılırken zorlanılan ama tatbikte gayet basit olan bir tekniktir. Bu teknik ya çok hızlı giden bir arabaya, ateş ederek kaçan suçluya, ya da sütre arkası denilen atışlarda kullanılan atış tekniğidir.
Bu tür atışlara, nişan almadan yapılmasından ötürü “nokta atışları” da denilmektedir.
Dünya Polisinin atış teknikleri üzerindeki çalışmalarını incelediğimiz zaman; yakın mesafe atışlarının gelişimini 1920-30 lar da tamamladığı görmekteyiz. İngilizler uzak doğudaki sömürgelerinde dar sokak aralarında görev yapan polislerinin sokak çapulcularına karşı başarısız olmaları sonucunda geliştirdikleri teknikler Fairbairn / Applegate metodu olarak bilinmektedir. İngilizlerin bu tekniğine karşı Amerikalı meslektaşlarımızın geliştirdiği benzer tekniğe de Weaver tekniği denir.
İngilizlerin Fairbairn/Applagate metodunu İsrail’liler kendilerine göre biraz değiştirerek adapta etmişlerdir.
Ülkemizde ise geliştirilmiş kendimize has hiçbir teknik yoktur. Amerikan Weaver tekniği ile İsrail tekniği birbirine karışmış vaziyette öğretilmeye çalışılmaktadır. İngilizlerin Fairbairn metodu, bir yıl içinde sokak çatışmalarında 9 polisin öldürülmesinden sonra toplanan gözlem komitesinin Yüzbaşı William E. Fairbairn ‘in görevlendirmesiyle ortaya konulmuştur.
Bir güvenlik teşkilatının, personeline ne denli önem verdiğinin çarpıcı bir örneğidir. 1960 lardan sonra sportif atıcıların nişanlı atış teknikleri tekrar gündeme gelmişse de, Polis atış çalışmalarını en çok etkileyen unsur HOLLYWOOD'dur.
Saygılarımla
M.Tayfun ACARLI